Leonardo da Vinci´ye göre, bir ´mühendislik harikası´ olan ayaklarımız, beden ve ruh sağlığımızın adeta bir aynası! Öyle ki, stresten baş ağrısına kadar pek çok şikayetleri ayaklarımız aracılığıyla tespit etmemiz mümkün. Nasıl mı? Tabii ki kökeni eski Mısır´a kadar uzanan Refleksoloji masaj tekniğiyle!

Funda Çatar

Günümüzde hastalıklann büyük bir çoğunluğu strese bağlı gelişiyor. Üzüntü, korku, endişe ve benzeri olumsuz duygu ile düşünceler bedende dengesizlikler yaratıyor.  Dengesini yitirmiş bir beden de doğal olarak verimli çalışamıyor.  İnsan bedeninin randımanlı çalışması için enerji akımının kesintisiz olması şart!   İşte, Refleksoloji’de bu noktada devreye giriyor ve bedende serbest enerji akışını sağlıyor.

Refleksoloji, vücutta bulunan tüm organlann karşılığı olan refleks noktalarının ayak tabanında da bulunduğu prensibine dayanıyor.  Temelinde, rahatsızlıklann enerjinin belli bir yerde bloke olmasından kaynaklandığı tezi yatıyor.  Bu masaj tekniğinde ayaklara uygulanan özel ovma hareketleriyle vücudun belli bölgelerinde bloke olmuş enerji çözülüyor.  Bunun sonucunda beden fonksiyonları normale dönüyor; vücut kendi kendini iyileştirme mekanizmasını harekete geçiriyor. Son derece basit ve kolay uygulanan bu terapi vücudu stresten arındınyor, rahatlatıyor ve dinlendiriyor. Aynı zamanda vücut toksinlerden arınıyor, dolaşım sistemi güçleniyor ve ağrılar diniyor.

Kökeni Firavunlara uzanıyor

Refleksoloji’nin kökeni Milattan 5 bin yıl öncesine, Mısır Firavunlarına kadar uzanıyor. Tarihte Refleksoloji’nin Hindistan’da,Japonya’da, Çin’de ve Amerika’nın yerli Kızılderili medeniyetlerinde de uygulandığı belirtiliyor.   Öte yandan, Harry Bond Bressler’in ”Zone Therapy” adlı kitabında, bazı Orta Avrupa ülkelerinde bir çeşit Refleksoloji tedavisinin 14. yüzyılda uygulandığı yazıyor. Refleksoloji’yi çok sonra, 1900’lü yıllarda Amerika’da Dr. Fitzgerald tekrar keşfetmiş.  Dr. Fitzgerald “Zone Therapy”nin kurucusu olarak tanınıyor.   Fitzgerald Refloksoloji’yi ağrı kesme yöntemi olarak kullanmış.  Zamanla Amerika kıtasından dünyanın dört bir köşesine yayılan Refleksoloji, ayaklardaki belli refleks noktalarının bulunmasıyla yavaş yavaş bugünkü şeklini almaya başlamış.  Vücudumuzdaki organların ayaklara aksettiği noktalarda çalışan aslında Eunice İngham oldu (1879 -1974).   İngham, ‘Zone Therapy’nin yardımıyla ayaklarda bütün vücudun haritasını çıkardı.  Bu çalışma da günümüz ‘Refleksoloji’sine büyük katkıda bulunuyor.

Bilimsel Bir Metot

Refleksoloji bilimsel bir metot olarak kabul ediliyor.  Örneğin, Amerika’da yapılan bilirnsel bir araştırmaya göre; Refleksoloji’nin PMS’yi (regl öncesi sendromu) yüzde 45 oranında azalttığı kanıtlanmış.  Aynca araştırmalar, Refleksoloji’nin hiçbir yan etkisinin olmadığını ve 20 dakikalık bir terapiyle vücut sirkülasyonunu yüzde 10 oranında harekete geçirdiğini tespit etmişler.

Kimlere uygulanıyor?

Refleksoloji Uzmanı Ipek Çaldemir,  bu masajın her yaştaki ve cinsiyetteki insanlara rahatlıkla uygulanabildiğini belirterek, ”Ancak hamileliğin ilk üç ayında tavsiye edilmiyor ve bu dönemde yapılması halinde çok dikkatli davranılması gerekiyor” uyarısında bulunuyor. Bununla birlikte enfeksiyon, yüksek ateş, kanser ve damar tıkanıklığı gibi ciddi olgularda da önerilmiyor.  Bu terapi öngörüşmede belirlenen gereksinime göre haftada iki üç kez uygulanabiliyor.

Hangi dertlere deva?

Refleksoloji hem ”koruyucu sağlık” hem de bazı sıkıntıların hafifletilmesi için uygulanabiliyor.  Bu masaj tekniği aşağıdakiler de dahil olmak üzere pek çok şikayetlere yardımcı olabiliyor:

  • Stres, yorgunluk, uykusuzluk, migren, başağrısı.
  • Bazı kadın hastalıkları, menopoz, regl sorunları
  • Kabızlık, hazımsızlık, sırt ağrısı, romatizma, siyatik, eklem
  • Kas gerginliği
  • Ancak herhangi bir şikayetinizde öncelikle mutlaka bir hekime başvurmanız gerektiğini de asla aklınızdan çıkarmayın!